Eski erkek-egemen, hakim sınıflara odaklanmış, yukarıdan aşağı tarihyazımı geleneğine karşı feminizmin başkaldırısı, son otuz kırk yılda çok hızlı bir gelişim gösterdi. "Ataerkilliğin pasif kurbanı olarak kadınlar" paradigması 1960'larda kalırken, kadınların kendilerine has mekanlarda özerk faaliyet ve karşı-eylem olanakları daha fazla vurgulanır oldu; hatta "kadınların tarihi", genel olarak tarihten çekilip alınarak, yer yer biricik doğru ve geçerli öykü mertebesine yükseltildi. Bugünse rüzgar belki tekrar entegrasyon yönünde eserken, ayrı bir "kadın tarihi"değil "tarih içinde kadınlar",hatta daha iyisi,gerçek hayatları baskı ve başkaldırının yanısıra paylaşma ve birlikte varolmayı da içeren "tarihsel kadınlar" yaklaşımı ağırlık kazanmakta. HIST 223'te bu gibi bütün konu ve tartışmalar, geniş bir teorik arkaplanı oluşturuyor. Sahnenin önünde ise, kabile toplumlarında, ilk Yakın Doğu imparatorluklarında, Hindistan'da ve Uzak Doğu'da, Antik Yunan ve Roma'da, ortaçağ Hıristiyan ve İslam kültür dairelerinde, nihayet Osmanlı devletinde kadınların konumu, rolü ve faaliyet biçimlerine ilişkin ampirik araştırmalar yer almakta.